Bu, deprem değil, saldırı! – Türk yazardan şok
14-02-2023, 11:04 142 dəfə baxılıb
Türkiyəli yazar Həsən Barının Türkiyədə dəhşətli zəlzələ ilə bağlı yazısını orijinalda təqdim edir:
ABD 332, Rusya 144, Çin 1.412, İngiltere 56, Fransa 65, Almanya 84 milyon nüfusa sahip.
Dünyadaki türk nüfusu 320 milyon.
ABD’de bile bir milyon türk var.
Birleştiklerini düşünün, birleşip tek bir devlet gibi hareket ettiklerinde ABD’den sonra dünyadaki en büyük ikinci nüfus gücü olacakları matematiksel olarak ortada.
Sadece matematiksel olarak mı?
Hele; enerjiyi, bilim adamlarını içinde barındıran, Doğudaki büyük güç odaklarına yakın, büyük güç.
Şu ana kadar yaptıklarıyla bile oluşturabileceği gücün sinyalini verdi.
Peki, Çin’in, Rusya’nın gücünü kırmaya çalışan, hele hele 144 milyonluk Rusya’nın gücünü kırmak için Ukrayna ile savaştıran ABD ve yandaşlarının, 320 milyonluk, askeri, ekonomik, enerji ve yetişmiş bilim insanı potansiyeli gücünü karşılarında görmek işine gelir mi?
Kesinlikle hayır!
Gerçek ve ezber sözdür: “Emperyalistlerin en büyük korkusu Türklerin birleşmesidir”.
Birleşme olmasa da birbirleriyle bağ kurma konusunda çok ilerlediler. Bir çok konuda da ortaklaşa kararlar alıyorlar. Şuşa Bildirgesi orada duruyor.
Zengezur Koridoru ile ilgili gelişmeler Türkiye ve Rusya’nın istediği; ABD, Fransa ve diğer emperyalistlerin istemediği gibi ilerliyor.
Daha bir ay oldu olmadı, Fransa AB’den karar aldırarak barışseverler adı altında iki bin kadar askeri kökenli ajanlarını yerleştirdi.
Türk Birliği Devletleri kuruldu. ABD ve türevlerinin hoşuna gitmeyecek birçok kararlar alındı; Koca Dünya tarafından tanınmayan, De facto ilan edilen KKTC, Dünya’ya meydan okurcasına gözlemci devlet sıfatıyla Türk Birliği Devletleri’nin toplantısına davet edildi.
Bu yukarda yazdığım gibi Dünya’ya, özellikle de ABD’ye meydan okumadır.
Şu kısa zamanda olanlara bir bakalım:
Önce Rusya, sonrasında Çin’i zayıflatmayı düşünen ABD ve türevleri Ukrayna ve Rusyayı savaştırdıktan sonra NATO üyesi olan Türkiye tarafsız kalarak bir nevi taraf oldu. ABD, ambargo koydu, Rus parasına sınırlamalar getirdi. Ne yapsa boşa çıktı.
Türkiye ambargoya uymadığından ambargo da, diğer engellemeler de bir işe yaramadı. Rusya ile Türkiye’nin bağları daha fazla gelişti.
Rusya’nın arabuluculuğuyla Suriye ile yeniden bağlar kurulup görüşmeler başladı.
İran’da defalarca karışıklık çıkarmaya çalıştılar, en son da geçenlerde çıktı. Bastırıldı. İran’a ambargo uygulandı, Türkiye gene uymayarak İran’a destek oldu. Niye mi? Şimdilik İran’ın yıkılmasını istemiyor.
Ama, Siz, göstericilere gaz veren açıklamalarını duyduğunuz ABD’nin ve ya türevlerinin, İran’daki ezim ezim ezilen otuz milyon Türk hakkındaki bir tane açıklamasını duydunuz mu?
Ben duymadım.
NATO ülkesi olmasına rağmen; Türkiye, Suriye konusunda Rusya ile ortak çalışıyor.
Bunların hepsi de;
Özellikle de Suriye konusu, ABD’nin yakın hedefi olan kendine bağlı, İsrail’e kalkan olacak, İran topraklarını da içine alacak şekilde oluşturmak istediği uyduruk Kürt devleti kurma çabalarına ters.
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesine şartlar koyan kim? Türkiye!
Bu konuda ipler o kadar gerildi ki son iki haftada Türkiyenin NATO’dan çıkarılması bile konuşulmaya başlanarak, açıkça Türkiye NATO’dan çıkarılmakla tehdit edildi.
ABD’nin kısa vadedeki planlarına engel olan üç tane ülke var. Türkiye, Rusya ve İran.
Rusya, Ukrayna ile savaşta.
İran’da daha on-on beş gün önce deprem oldu.
İran ve Rusya’yı yola getirmenin ve kısa vadede ABD planlarını gerçekleştirmenin yolu ise Türkiye’yi yola getirmekten geçiyor.
Çünkü iki ülkenin de ticari geçiş noktaları Türkiye’de.
Türkiye, Suriye’deki PKK oluşumuna karşı kara harekatı düzenlemek istiyor. Türkiye’nin Suriye’de kara harekatına en çok karşı çıkan ülke de PKK-PYD’ye on binlerce tır dolusu silah, kendi meclisinden bile onaylatarak milyarlarca dolar para gönderen ABD.
Çok ses getiren, insansız savaş uçağını uçuralı, 591 km’lik orta menzilli füze denemesi yapalı daha bir ay olmadı.
Türkiyenin ilerleyen bu hızını yavaşlatıp, sorunlar oluşturup, etki alanını kendi içine döndürmek gerekti.
Türkiye’nin ilerleyen bu hızını yavaşlatıp, ağır maddi sosyolojik sorunlar oluşturup kendi içine döndürmek gerekti.
Rauters’in on sene önceki açıklamasına göre İran’ı işgal için dört; Türkiye’yi işgal için altı milyon asker lazım. Bu kadar askeri buralarda barındırmanın maliyetini hesap edin, üstüne asker kaybının maddi maliyeti ile psikolojik maliyetini üstüne koyun. Aynı Reuters ekliyor; Türkiye için öl denilince ölecek Türkiye’de sekiz yüz bin; Dünya’da bir milyon Türk var.
Bu sayıların kat kat arttığını düşünürsek, Türkiye’yi yola getirmeyi savaş yoluyla yapamazsın, ancak Arap Baharında olduğu gibi içerdeki toplumsal ve ekonomik fay hatlarıyla oynarsın.
Yazamadıklarım çok olsa da buraya kadar yazdıklarım umarım olayları hatırlamanız ve fikir vermek açısından faydalı olmuştur.
Ne enteresansa, kimsenin beklemediği zamanda, beklenmeyen fayda, bütün bilim insanlarını şaşırtacak şiddette bir deprem oldu. Onu atlatmadan ağır bir deprem daha!
Hem de Suriye’de üzerine bombalar yağmasına rağmen Suriye’de kalan, ABD’nin hedef sınırlarını arada kalarak bozan Bayırbucak Türkleri’ne de çok zarar verecek şekilde.
Açık ve net yazıyorum;
Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik fay hatlarıyla oynamak için gerçek fay hatlarıyla oynandı.
Hem de Türkiye’de hava şartlarının bozulacağı meteorolojik bilgisiyle İstanbul’da okulların alelacele tatil edildiği pazartesi günü.
Hem de deprem olmadan bile kar yağdığında ulaşımın zorlaştığı bölgede.
Hem de herkesin uykuda olduğu saatte.
Hem de değişen nüfus yapısı gereği karışıklığa müsait olan, sınır olarak en olaylı, güvenliksiz ülke olan Suriye’nin dibinde; hem de yakın zamanda ABD himayesindeki PKK-PYD’ye yapılacağı bir kara harekatının merkez ve lojistik noktalarında.
Üstelik de seçim tarihi açıklandıktan kısa bir süre sonra.
Bu kadar yazdığımı yan yana koy, sonra haydi bu depreme sadece deprem de bakalım diyebiliyorsan!
İyi de fay hattı, çürük binalar, müteahhitler malzemeden çalmış, zemin sağlam değilmiş, bunlar ne olacak diyenler olursa; bunları siz-biz biliyoruz da, AFAD’ın 7.4 açıkladığı deprem şiddetine yok 7.8 diyen ABD, hem bunları, hem de oluşturacağı can kaybını, ekonomik ve toplumsal şiddetini bilmiyor mu derim.
Haklı olarak, “nasıl yaptı, bu kadar enerjiyi nasıl ortaya çıkardı” diye soranlar olacak. Olan enerjiyi harekete geçirdi, en büyük enerji kaynağı Güneşteki enerjiyi bir fanusa hapseden (Füzyon Deneyi), hayat çekirdeği deneyini yapan bunu mu yapamayacak der, büyük depremler oncesi Amerikan gemilerinin bir şekilde Türkiye sularında bulunduğuna değinmek bile istemem.
Kısaca ABD’de bunu yapabilecek teknoloji var, ama daha yaralılarımız, cenazelerimiz toprağın altındayken, acılarımız tazeyken bunu uzun uzadıya anlatmayı kendi adıma ayıp karşıladığımdan başka bir makaleye saklamak istiyorum.
Benim bu kadar hatırlatma ve bilgilendirme yapmamdaki amacım, bunun bir kaos planı olduğunu anlatmak.
O bölgenin kritik yapısı, sosyal ve demografik (nüfus yapısı) kaşınıyor.
Depremle bunların ne alakası var dimi?
Ama var, çünkü hepsi de kaosun planı.
Neden mi?
Türkiye’de olacak bir karışıklıkta NATO’nun, yani ABD’nin, demokrasi getireceğiz diye icat ettikleri gibi icat ettikleri Arap Baharıyla, arap ülkelerinin Türkiye’ye müdahale etme yetkisi vardır.
Anladınız mı neden kaşınıyor ve kaşınacak!
İlerde; o kadar güzel plan yaptık ki, tanka tüfeğe gerek kalmadı dedirtmemek için:
Devletimize sahip çıkacağız,
Birlik olacağız,
Akıllı olacağız oyunlara gelmeyeceğiz,
Birbirimize yardım eli uzatacak, yeri gelecek ekmeğimizi paylaşacağız.
EĞER BUNLARI YAPMAZSAK;
Iraklı milletvekili işini bitirmiş evine doğru gelir, ABD askerleri evine 5-10 metre kala güvenlik koridoru oluşturmuştur. “Evim şurası, bırakın geçeyim” dese de, “mutlaka üstünü arayacağız” derler, milletvekilini bırakmazlar. Kendinin milletvekili olduğunu hatırlatınca, “bize ne, ne olursan ol, mutlaka arayacağız” cevabını alır. “Tamam” der, çaresizce, “buyrun arayın”.
“Biz aramayacağız, köpek arayacak” cümlesiyle canı daha fazla acır.
Bir an evvel evine gitmek istediği için çaresizce, köpek aramasına da razı olur.
Aldığı cevabı lütfen beyinlerimize kazıyalım;
“Köpek şu an uyuyor, rahatsız edemeyiz, bekle uyansın, arasın, o zaman git evine”.
Yaşanmış olaydaki ABD köpeğinin değil, işte bu milletvekilinin haysiyetini bile mumla ararız.
Depremde kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet; yakınlarına, Vatanıma başsağlığı, sonsuz sabır, yaralılarımıza acil şifalar dilerim.
Vatan sağolsun!
Devletimiz varolsun!/kult.az
ABD 332, Rusya 144, Çin 1.412, İngiltere 56, Fransa 65, Almanya 84 milyon nüfusa sahip.
Dünyadaki türk nüfusu 320 milyon.
ABD’de bile bir milyon türk var.
Birleştiklerini düşünün, birleşip tek bir devlet gibi hareket ettiklerinde ABD’den sonra dünyadaki en büyük ikinci nüfus gücü olacakları matematiksel olarak ortada.
Sadece matematiksel olarak mı?
Hele; enerjiyi, bilim adamlarını içinde barındıran, Doğudaki büyük güç odaklarına yakın, büyük güç.
Şu ana kadar yaptıklarıyla bile oluşturabileceği gücün sinyalini verdi.
Peki, Çin’in, Rusya’nın gücünü kırmaya çalışan, hele hele 144 milyonluk Rusya’nın gücünü kırmak için Ukrayna ile savaştıran ABD ve yandaşlarının, 320 milyonluk, askeri, ekonomik, enerji ve yetişmiş bilim insanı potansiyeli gücünü karşılarında görmek işine gelir mi?
Kesinlikle hayır!
Gerçek ve ezber sözdür: “Emperyalistlerin en büyük korkusu Türklerin birleşmesidir”.
Birleşme olmasa da birbirleriyle bağ kurma konusunda çok ilerlediler. Bir çok konuda da ortaklaşa kararlar alıyorlar. Şuşa Bildirgesi orada duruyor.
Zengezur Koridoru ile ilgili gelişmeler Türkiye ve Rusya’nın istediği; ABD, Fransa ve diğer emperyalistlerin istemediği gibi ilerliyor.
Daha bir ay oldu olmadı, Fransa AB’den karar aldırarak barışseverler adı altında iki bin kadar askeri kökenli ajanlarını yerleştirdi.
Türk Birliği Devletleri kuruldu. ABD ve türevlerinin hoşuna gitmeyecek birçok kararlar alındı; Koca Dünya tarafından tanınmayan, De facto ilan edilen KKTC, Dünya’ya meydan okurcasına gözlemci devlet sıfatıyla Türk Birliği Devletleri’nin toplantısına davet edildi.
Bu yukarda yazdığım gibi Dünya’ya, özellikle de ABD’ye meydan okumadır.
Şu kısa zamanda olanlara bir bakalım:
Önce Rusya, sonrasında Çin’i zayıflatmayı düşünen ABD ve türevleri Ukrayna ve Rusyayı savaştırdıktan sonra NATO üyesi olan Türkiye tarafsız kalarak bir nevi taraf oldu. ABD, ambargo koydu, Rus parasına sınırlamalar getirdi. Ne yapsa boşa çıktı.
Türkiye ambargoya uymadığından ambargo da, diğer engellemeler de bir işe yaramadı. Rusya ile Türkiye’nin bağları daha fazla gelişti.
Rusya’nın arabuluculuğuyla Suriye ile yeniden bağlar kurulup görüşmeler başladı.
İran’da defalarca karışıklık çıkarmaya çalıştılar, en son da geçenlerde çıktı. Bastırıldı. İran’a ambargo uygulandı, Türkiye gene uymayarak İran’a destek oldu. Niye mi? Şimdilik İran’ın yıkılmasını istemiyor.
Ama, Siz, göstericilere gaz veren açıklamalarını duyduğunuz ABD’nin ve ya türevlerinin, İran’daki ezim ezim ezilen otuz milyon Türk hakkındaki bir tane açıklamasını duydunuz mu?
Ben duymadım.
NATO ülkesi olmasına rağmen; Türkiye, Suriye konusunda Rusya ile ortak çalışıyor.
Bunların hepsi de;
Özellikle de Suriye konusu, ABD’nin yakın hedefi olan kendine bağlı, İsrail’e kalkan olacak, İran topraklarını da içine alacak şekilde oluşturmak istediği uyduruk Kürt devleti kurma çabalarına ters.
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesine şartlar koyan kim? Türkiye!
Bu konuda ipler o kadar gerildi ki son iki haftada Türkiyenin NATO’dan çıkarılması bile konuşulmaya başlanarak, açıkça Türkiye NATO’dan çıkarılmakla tehdit edildi.
ABD’nin kısa vadedeki planlarına engel olan üç tane ülke var. Türkiye, Rusya ve İran.
Rusya, Ukrayna ile savaşta.
İran’da daha on-on beş gün önce deprem oldu.
İran ve Rusya’yı yola getirmenin ve kısa vadede ABD planlarını gerçekleştirmenin yolu ise Türkiye’yi yola getirmekten geçiyor.
Çünkü iki ülkenin de ticari geçiş noktaları Türkiye’de.
Türkiye, Suriye’deki PKK oluşumuna karşı kara harekatı düzenlemek istiyor. Türkiye’nin Suriye’de kara harekatına en çok karşı çıkan ülke de PKK-PYD’ye on binlerce tır dolusu silah, kendi meclisinden bile onaylatarak milyarlarca dolar para gönderen ABD.
Çok ses getiren, insansız savaş uçağını uçuralı, 591 km’lik orta menzilli füze denemesi yapalı daha bir ay olmadı.
Türkiyenin ilerleyen bu hızını yavaşlatıp, sorunlar oluşturup, etki alanını kendi içine döndürmek gerekti.
Türkiye’nin ilerleyen bu hızını yavaşlatıp, ağır maddi sosyolojik sorunlar oluşturup kendi içine döndürmek gerekti.
Rauters’in on sene önceki açıklamasına göre İran’ı işgal için dört; Türkiye’yi işgal için altı milyon asker lazım. Bu kadar askeri buralarda barındırmanın maliyetini hesap edin, üstüne asker kaybının maddi maliyeti ile psikolojik maliyetini üstüne koyun. Aynı Reuters ekliyor; Türkiye için öl denilince ölecek Türkiye’de sekiz yüz bin; Dünya’da bir milyon Türk var.
Bu sayıların kat kat arttığını düşünürsek, Türkiye’yi yola getirmeyi savaş yoluyla yapamazsın, ancak Arap Baharında olduğu gibi içerdeki toplumsal ve ekonomik fay hatlarıyla oynarsın.
Yazamadıklarım çok olsa da buraya kadar yazdıklarım umarım olayları hatırlamanız ve fikir vermek açısından faydalı olmuştur.
Ne enteresansa, kimsenin beklemediği zamanda, beklenmeyen fayda, bütün bilim insanlarını şaşırtacak şiddette bir deprem oldu. Onu atlatmadan ağır bir deprem daha!
Hem de Suriye’de üzerine bombalar yağmasına rağmen Suriye’de kalan, ABD’nin hedef sınırlarını arada kalarak bozan Bayırbucak Türkleri’ne de çok zarar verecek şekilde.
Açık ve net yazıyorum;
Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik fay hatlarıyla oynamak için gerçek fay hatlarıyla oynandı.
Hem de Türkiye’de hava şartlarının bozulacağı meteorolojik bilgisiyle İstanbul’da okulların alelacele tatil edildiği pazartesi günü.
Hem de deprem olmadan bile kar yağdığında ulaşımın zorlaştığı bölgede.
Hem de herkesin uykuda olduğu saatte.
Hem de değişen nüfus yapısı gereği karışıklığa müsait olan, sınır olarak en olaylı, güvenliksiz ülke olan Suriye’nin dibinde; hem de yakın zamanda ABD himayesindeki PKK-PYD’ye yapılacağı bir kara harekatının merkez ve lojistik noktalarında.
Üstelik de seçim tarihi açıklandıktan kısa bir süre sonra.
Bu kadar yazdığımı yan yana koy, sonra haydi bu depreme sadece deprem de bakalım diyebiliyorsan!
İyi de fay hattı, çürük binalar, müteahhitler malzemeden çalmış, zemin sağlam değilmiş, bunlar ne olacak diyenler olursa; bunları siz-biz biliyoruz da, AFAD’ın 7.4 açıkladığı deprem şiddetine yok 7.8 diyen ABD, hem bunları, hem de oluşturacağı can kaybını, ekonomik ve toplumsal şiddetini bilmiyor mu derim.
Haklı olarak, “nasıl yaptı, bu kadar enerjiyi nasıl ortaya çıkardı” diye soranlar olacak. Olan enerjiyi harekete geçirdi, en büyük enerji kaynağı Güneşteki enerjiyi bir fanusa hapseden (Füzyon Deneyi), hayat çekirdeği deneyini yapan bunu mu yapamayacak der, büyük depremler oncesi Amerikan gemilerinin bir şekilde Türkiye sularında bulunduğuna değinmek bile istemem.
Kısaca ABD’de bunu yapabilecek teknoloji var, ama daha yaralılarımız, cenazelerimiz toprağın altındayken, acılarımız tazeyken bunu uzun uzadıya anlatmayı kendi adıma ayıp karşıladığımdan başka bir makaleye saklamak istiyorum.
Benim bu kadar hatırlatma ve bilgilendirme yapmamdaki amacım, bunun bir kaos planı olduğunu anlatmak.
O bölgenin kritik yapısı, sosyal ve demografik (nüfus yapısı) kaşınıyor.
Depremle bunların ne alakası var dimi?
Ama var, çünkü hepsi de kaosun planı.
Neden mi?
Türkiye’de olacak bir karışıklıkta NATO’nun, yani ABD’nin, demokrasi getireceğiz diye icat ettikleri gibi icat ettikleri Arap Baharıyla, arap ülkelerinin Türkiye’ye müdahale etme yetkisi vardır.
Anladınız mı neden kaşınıyor ve kaşınacak!
İlerde; o kadar güzel plan yaptık ki, tanka tüfeğe gerek kalmadı dedirtmemek için:
Devletimize sahip çıkacağız,
Birlik olacağız,
Akıllı olacağız oyunlara gelmeyeceğiz,
Birbirimize yardım eli uzatacak, yeri gelecek ekmeğimizi paylaşacağız.
EĞER BUNLARI YAPMAZSAK;
Iraklı milletvekili işini bitirmiş evine doğru gelir, ABD askerleri evine 5-10 metre kala güvenlik koridoru oluşturmuştur. “Evim şurası, bırakın geçeyim” dese de, “mutlaka üstünü arayacağız” derler, milletvekilini bırakmazlar. Kendinin milletvekili olduğunu hatırlatınca, “bize ne, ne olursan ol, mutlaka arayacağız” cevabını alır. “Tamam” der, çaresizce, “buyrun arayın”.
“Biz aramayacağız, köpek arayacak” cümlesiyle canı daha fazla acır.
Bir an evvel evine gitmek istediği için çaresizce, köpek aramasına da razı olur.
Aldığı cevabı lütfen beyinlerimize kazıyalım;
“Köpek şu an uyuyor, rahatsız edemeyiz, bekle uyansın, arasın, o zaman git evine”.
Yaşanmış olaydaki ABD köpeğinin değil, işte bu milletvekilinin haysiyetini bile mumla ararız.
Depremde kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet; yakınlarına, Vatanıma başsağlığı, sonsuz sabır, yaralılarımıza acil şifalar dilerim.
Vatan sağolsun!
Devletimiz varolsun!/kult.az
Xəbəri paylaş